8 Temmuz 2013 Pazartesi

Oyun Oynamak Bedava

Barselona'ya yaz bu sene ancak Temmuz ayında geldi. Yazın ilk sıcak haftasını, Temmuz'un ilk 5 gününü oyunla dolu yaz okulu dersiyle geçirdikten sonra haftasonu gittiğim Cruilla Müzik Festivali'nde gördüğüm oyun alanı beni çok heyecanlandırdı. Bu nedenle bu ayki yazımı doktora öğrencisinin itirafları serisine devam etmek yerine daha eğlenceli olan oyun konusuna ayırmak istedim. 

Bir öğretmen derneği olan Rosa Sensat tarafından organize edilen yaz okulunda aldığım ders "Doğal bir öğrenme formu olarak oyunu yeniden keşfetmek: teori ve pratik" adını taşıyordu. Dersin ismi kadar dersin hocası, Ofelia Reveco ile tanışacak olmak da beni heyecanlandırmıştı kurs öncesi. 

Bu kursa katılmaktaki birincil amacım yeni bir şeyler öğrenmekten öte yakın bir gelecekte Türkiye'ye döndüğümde öğrencim olacak öğretmenler için oyun konulu bir eğitim programı nasıl geliştiririm ve nasıl yürütürüm konusunda somut bir örnek deneyim etmekti. Bu bekletimi fazlasıyla karşılayan kurs programı, oyuna ne kadar tutkuyla bağlı olduğumu bir daha farkettirdi bana. 

Kurs sırasında gördüm ki Katalunya'da okul öncesi eğitim döneminde çocuklar eğitim saatinin yarısından bile az bir süreyi sadece oyun oynayarak geçiriyorlar. Serbest oyun ise ancak bahçede ortaya çıkarken, velilerin "çocuklar çok fazla oyun oynarsa bir şey öğrenemez" mantığına sahip olmasından dolayı öğretmenler oyun uygulamasına ağırlık verme konusundaki çekincelerini dile getirdiler. Oysa ki kursun genel sloganı "ÇOCUKLAR OYUN OYNAYARAK DAHA ÇOK ÖĞRENİR"di. Ancak günümüzde eğitim sisteminin standart testler tarafından domine edilmesi nedeniyle, çocukların bireysel özelliklerine değer vermek yerine standart testlerle kaderlerinin belirlenmesi onları oyun oynamaktan kopararak sınıflarda akademik çalışmalara yoğunlaşmalarına yol açtı. Oysa "ÇOCUKLAR OYNAYARAK ÖĞRENDİĞİNDE ÖĞRENMELER DAHA KALICI OLUR."

Kurs sırasında okuduğumuz bir dergi yazısı oyun aracı olarak gölgenin kullanımından bahsediyordu. Sizin çocuğunuz gölgesiyle hiç oynadı mı? Bakın, pahalı oyuncaklara para yığmadan önce etrafınızdaki doğal şeylerden de yararlanabilirsiniz, bir oyuncak gibi. Bir oyuncak olarak "GÖLGE" fikri benim çok hoşuma gitti. Gölge oyunu denildiğinde aklıma sadece Karagöz ve Hacıvat oyunları gelirken, şimdi geceleri beni takip eden, gündüz karşıma çıkan gölgemle çocuklara neler öğretilebileceğini düşünüyorum.


Çocukların kendilerini tanımaları için ayna kullanımı oldukça yaygınken, kaç öğretmen ya da anne-baba çocuklarının kendi gölgeleriyle yakalamaç oynamalarını izlemiştir? Kaç okulda farklılıklar-benzerlikler konusu gölgelerle çalışılmıştır? Hatırlıyorum, çocukken gölge ile oyun yaşantım iki elimi ve parmaklarımı kullanarak kuş yapmaktan öteye gitmezdi ve ben bunu yaptığımda aslında ilkokuldaydım. Oyun aracı olarak gölgenin kullanımının sınırı çocuğunuzun ve sizin yaratıcılık sınırları kadar. Biraz fizik bilgisiyle sadece okul öncesi çocukları için değil ilkokul-ortaokul ve hatta hatta lise öğrencileri için bile eğlenceli ve öğretici bir araç olabilir, bazen peşimizi bırakmayan, bazen de hiç karşımıza çıkmayan, hem var olan ama aslında olmayan gölgeler, gölgelerimiz...

Oyunla ilgili bilgilerimi tazelediğim, yeni bakış açıları ile tanıştığım, güzel fikirleri cebime koyarak bitirdiğim yaz okulunun ertesi günü gittiğim müzik festivalinde karşıma çıkan yetişkinler için düşünülmüş oyun alanı Türkiye'de gördüğüm, büyük sponsorlar tarafından düzenlenmiş eğlence alanlarına hiç benzemiyordu. Gecenin bir yarısı, karanlığın altında keşfetmiş olmamdan ötürü her birinin tam olarak nasıl oynandığını çözemediğim, bir çoğu eski bisiklet, ütü, vb. demir parçalarınının  birleştirilmesinden yapılmış oyuncaklar konserler arası biraz mola verip eğlenmek isteyen yetişkinlere oynama, eğlenme ve yaratıcılıklarını sınama şansı veriyordu. 


Çözmesi en basit gibi göründüğü için bu oyunu oynatarak başladık.  Amacı bir misketi en ortadaki halkanın içine sokmak olan bu oyun kenarlardaki ip kolları çekerek oynanıyordu. 10-20 dakika uğraştıktan sonra hedefe ulaşmanın sevinciyle diğer oyunları keşfetmeye devam ettik. 

Oynadığımız ikinci oyun ise tekerlek döndükçe ağızları açılan kovalara misket atma oyunuydu. Oynadığımız 6-7 oyunun sadece 1 tanesinde kazanmış olsamda basit oyunların bile ne kadar keyif verebildiğini gösteren bir oyundu. 

Oyun alanında kaç tane oyuncak vardı saymadım. Hiç birinin önünde ne ismi ne oyunun amacı ne de nasıl oynandığına dair ibareler vardı. Zaten yetişkinler için alanı keyifli hale getiren de buydu, oyunun amacının ne olduğunu ve o amaca nasıl ulaşılabileceğini keşfetmek. 

Aşağıdaki videodan çeşitli oyunların nasıl oynanıldığını ve konser dinlemeye gelen genç ve yetişkinleri müzik ortamı dışında da nasıl keyif aldıklarını izleyebilirsiniz. 


Önümüzdeki sıcak aylarında iş ve okul yoğunluğundan biraz olsa uzaklaşıp kendinize vakit ayırmanız, oyunların yaratıcı dünyasını keşfedip eğlenerek bir çok şey öğrendiğiniz bir yaz geçirmenizi diliyorum. Yeter ki siz oynamak isteyin, çevrenizde oyun oynamanız için o kadar çok fırsat karşınıza çıkacak ki, siz bile şaşıracaksınız.

Yazımı, bu haftasonu gittiğim festivalde keşfettiğim bir müzisyenle bitiriyorum...