28 Temmuz 2014 Pazartesi

Okulları Tanıyorum, Kendimi Tanıyorum

Bazı aileler tatile çıkmadan çocuklarını hangi okullara göndereceklerine karar verdiler. Bazılarının ise acelesi yok, tatil bitsin, eylül gelsin bakarız düşüncesindeler. Çocukları için en iyi okulun hangisi olduğuna karar vermekte güçlük çeken ailelere önce kendilerini, sonra okulları tanımalarını tavsiye ediyorum. 

Gelecekte gerçekleştirmek istediğim bir proje için bu seneyi okullara tanımaya adadım kendimi. Bu yazım aracılığıyla özellikle İstanbul'da anadolu yakasındaki anaokullarına beni davet etmek isteyenlere ulaşmak istiyorum. 

Tezimi bitirebilmek için Mayıs ayı sonunda işimden istifa etmiştim. Haftalar geçti ve her geçen gün kararımın ne kadar doğru olduğunu tezimde aşama kaydettikçe daha fazla hissetmeye başladım. Temmuz ayının ilk günlerinde ise bir arkadaşım anaokullarına CV yollayıp part time iş aradığını, böylece 2 anaokulunda pozisyon bulduğunu, eylülde başlamak üzere iş bulmak için yazın başvuru yapmak gerektiğini söyleyince ben de vakit kaybetmeden anaokullarını googlelayıp part-time psikolog ihtiyacı olabilecek butik anaokullarına başvurdum. Kaç anaokuluna mail attım bilmiyorum, ancak 2 anaokulundan ile iş görüşmesi, 1 anaokulundan ise tanışmak için geri dönüş aldım. 

Görüşmeye gittiğim ilk anaokulu sımsıcak, geleneksel bir mahalle anaokuluydu. İş görüşmesi değil de, eğitimsel sohbete gitmişim gibi oldu. Ortam cıvıl cıvıl ve enerji doluydu. Sınıfları gezdiğimde dans eden çocukların arasına karışmamak için kendimi zor tuttum. 

İkinci anaokulu ise kayıtlarını çoktan doldurmuş, montesori eğitimi veren bir anaokuluydu. Ortalık çok sessiz ve sakindi. Hatta ben tatilde misiniz diye bile sordum. "Şimdi dinlenme saati ama genelde de sessizdir anaokulumuz" diye bir cevap aldım. Dinlenme saati olduğu için okulu gezmeye fırsatım olmadı. Ama binadan çıkarken enerjimin tutmadığını hissettim. 

Tanışmak için geri dönüş yapan anaokuluna gitme fırsatım olmadı. Ama daha sonra iş ilanını görüp başvurduğum bir başka anaokuluna ve uzun zamandır uzaktan takip ettiğim bir okula gittim (bu okulu çok beğendiğim için ayrı bir yazıda bahsetmeye karar verdim). 

Yaptığım görüşmeler sırasında Türkiye'de anaokulunda çalışan psikologlardan beklenilen ilk şeyin testörlük olduğunu anladım. Daha sonra ailelerin gözünü boyama (ya da ikna edebilme diyelim) potansiyeli de önemli bir ölçüttü. Görüştüğüm anaokullarının birinde geçen sene çalışmış psikoloğa bir sene boyunca neler yaptığını sorduğumda bütün testleri uyguladım diye bir cevap alınca irkildiğimi itiraf etmeliyim. Başka bir anaokulu ise ilk sorusunda hangi testleri yapıyorsunuz diye sordu. Ben felsefik duruşumu açıklamaya çalıştığımda "ama aileler bilimsel sonuçlar görmek istiyorlar" yanıtını aldım. Kusura bakmayın ama bu yanıt beni ikna etmedi. Çünkü burası bireysel eğitim vermekle övünen, her çocuğun kendi hızıyla öğrenmesini destekleyen bir kurumdu ama standardize edilmiş testler uygulanmasını talep etmesiyle bana sadece bir paradoksu çağrıştırdı. 

Nedenini anlatayım...

Öncelikle psikolojik testin ne olduğunu öğrenmek gerek. Daha sonra da ölçek, envanter, görüşme formları, projektif testler vs vs gibi diğer ölçme araçlarını ve bunların farklarını. Bunları öğrendikten sonra uygulanan ölçme aracının ne kadar güncel olduğunu araştırmak gerek. 


Ölçümlerde kullanılan normlar günümüz çocuklarının yaşam standartlarına, kültürel farklılıklara ne kadar duyarlı? Çocukları yaşadıkları sosyal bağlam içinde mi değerlendiriyor, yoksa sadece bir biyolojik varlık olarak mı? Gerçekten ölçüm gerektiren tüm alanları değerlendiriyor mu? Ayrıca test uygulama nedeniniz nedir? Mesela envanterler gelişim takibi için tüm çocuklara uygulanabilecekken testlerin sadece bir şeylerden şüphelenilen çocuklara uygulanması etik açıdan daha uygundur. Piyasada sıklıkla uygulanan bazı "okula hazır oluşluk" ya da "okul olgunluğu" testlerinin bir kısmının artık çıktıkları ülkelerde güncelliklerini yitirdikleri için kullanılmadıklarını, diğer bazı testlerin de okul olgunluğunu sadece akademik (bilişsel) ve sosyal boyutuyla ölçerlerken duygusal boyutu hiçe saydıklarını biliyorum. 

Felsefem doğrultusunda, özellikle anaokulu düzeyinde uygulanan bir çok testin Amerikan ekolünün bir parçası olması ve bireysel farklılıkları hiçe sayıp tüm çocukları sayısallaştırarak belli kalıplara sokmaya çalışarak değerlendirme yapmalarından dolayı bu uygulamalara sıcak bakmamam. Test uygulamasını bilmiyor değilim. Sağolsun hocalarımız bu psikolojik testler konusunda Hacettepe'de bize uygulamalı olarak çok sağlam eğitimler verdiler. Üstüne de Türk Psikologlar Derneği'nde ya da diğer derneklerden aldığım psikolojik değerlendirme araçlarıyla ilgili eğitimleri de aldım. Ama anaokuluna görüşmeye gittiğimde ilk sorulan soru test yapıyor musunuz olunca, ben orada çalışamayacağımı anlıyorum. Test yapmayı biliyorum ama felsefe olarak yapmayı çok yerinde bulmuyorum diyorum. Eee peki nasıl ölçüyorsunuz diye soruyorlar. Gözlem ve görüşme diyorum. Gözlem ve görüşmenin güçünü küçümseyen anaokulları sorumlularının bu iki yöntemin bilimsel araştırmalarda ne kadar önemli veri toplama araçları olduklarını bilmediklerini düşünüyorum. Ayrıca her seferinde Klinik Psikolog olmadığımı ve Eğitim Psikoloğunun yaklaşımı nasıldır bunu açıklamaya çalışıyorum ısrarla. Şu yazımda da uzun uzadıya anlatmıştım Klinik Psikologların neden anaokullarında çalışmasına sıcak bakmadığımı. Bu yüzden burada uzun uzadıya tekrarlamayacağım. 

Her görüşmede kendimi biraz daha tanıdım ve psikologların sadece testör olarak görüldüğü, aileleri hassas konularda ikna etmek için çabaladığı anaokullarında çalışamayacağımı anladım. Çocuğa değer verilen, ailelerin nabzına göre şerbet veren değil, eğitim felsefesi ve bir duruşu olan okullarda kendimi daha iyi hissettiğimi farkettim. 

Eylül itibariyle part-time çalışacağım okulu buldum neyseki. Ama psikolog olarak değil İngilizce-İspanyolca öğretmeni olarak çalışmanın bu sene bana daha çok şey öğreteceğine karar verdim. Öğleden sonraları ise Kadıköy'deki yerimde oyun terapisine, çocuk odaklık pedagojik danışmanlığa, okul öncesi eğitim odaklı ebeveyn, öğretmen ve kurum danışmanlığına başlayacağım (ayrıntılar için eylül'ü bekleyin). 

Bu yazımı okuyup okuluyla beni tanıştırmak isteyenler olursa lütfen comment kısmına mesajınızı ve e-mail adresinizi bırakın. Kurumlar uzman tanıyarak, uzmanlar da kurum tanıyarak kendilerini daha iyi tanırlar. 

Herkese iyi tatiller....



2 yorum:

  1. Bir anne olarak ben de cocugumu bir standardiZe test uzerinden degerlendirmek istemem. Bir kere testin sonucunu ogrenince cocuguma bakisim farklilasir ve dogalligimi yitiririm diye cekinirim.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Billur hanım,bloğunuzu bugün ilk defa gördüm büyük bir ilgiyle okudum.Bir psikolog olarak paylaştıklarınıza gönülden katıldım. Son 5 yıldır reggio Emilia felsefesi ile ilerliyoruz. Aslında paylaştığınız pek çok konu bu felsefenin ta kendisi diyebilirim. Bu felsefenin anlaşılması,anlatılması,özümsenmesi ve uygulanması konusunda çok büyük heyecan taşıyorum ve eğitim anlayışımızda pek çok ortak paydamız olduğunu düşünüyorum. Sizinle tanışmayı çok isterim. mail adresim:gul.altincag@gmail.com Kurumumuzu www.altincaganaokulu.com adresinden tanımanıza sevinirim. Uzman psk.Ayşegül Ünal Saraç

    YanıtlaSil